23 Mart 2013 Cumartesi

To Be a Rock and Not To Roll... Led Zeppelin

Rockn' Roll'un hayatımda tuttuğu yer malumunuzdur. Müzikoloji öğrencisi olmamama rağmen özellikle rock müzikle ve sevdiğim gruplarla ilgili kitaplarla bayaa haşır neşirim. Ancak, bu hale rağmen belli başlı bir kaç grup dışında iyi bildiğim ve dinlediğim grup sayısı azdır. Günlerdir belki aylardır sadece Led Zeppelin dinlemem bunun göstergesi olabilir. Geçenlerde Led Zeppelin ve Tüm Şarkı Sözleri diye bir kitap aldım. Daha bitmedi, biter bitmez yazısını yazmak istiyorum. Gene de burada birazcık Rockn' Roll, Led Zeppelin ve bana hissettirdikleri hakkında içimi dökmek istiyorum.
Yazının başlığı Led Zeppelin IV'ün ya da diğer adıyla Zoso'nun mücevheri, gelmiş geçmiş en iyi hard rock parçası, aynı zamanda progresif rock'tan izler taşıyan, sözleri yüzünden müzikologların beynini akıtan Stairway to Heaven'ın son cümlesi. Sadece şu kurduğum cümleden yola çıkarsak ne kadar takıntılı olduğum belli olmuştur sanırım.
Led Zeppelin blues'dan heavy metale bir geçiş noktasıdır. Uçuş noktası demek de mümkündür. Onları müzikal açıdan bir yere oturtmak müzikolog olmayan benim haddim değil, ben genelde blues rock tanımlaması kullanırım.
Hard Rock'la Blues'u birbirine geçiren bir grup olarak Led Zeppelin yaptığı sadece rock tarihi için değil genel anlamda müzik tarihi için de bir dönüm noktasıdır. Zira iki öfkeli alt kültürün birleştirilmesi müzik tarihinin en gürültülü, en öfkeli ve tüm bunlara rağmen en görkemli türünün ortaya çıkmasına yol açacaktır. Heavy Metal'in...
Bu türün içinin boşaltılması, cinsiyetçi öğeler barındırması ayrı bir tartışma konusudur ancak; Led Zeppelin özelinde karanlık sanatların, mistisizmin ve mitolojinin Jimmy Page ve John Paul Johns'un müzikal birikimiyle birleştirildiğinde bu türün temelindeki görkemin nereden geldiği, nasıl bir kültürel birikime sahip olduğu anlaşılır. En azından Led Zeppelin'i neyin özel yaptığı.
Rock, blues ve bu ikiliden çıkan alt türler yukarıdan bakarsak basit türlerdir, az enstrüman kullanılır, ürünler kısadır, çözümlemesi kolay gelir. Bu "alt tabaka"nın, avamın, üstün yetenekli olmayan, aristokrat olmayan insanların da kendini ifade etmesine, kendini bulmasına yardım eder; türün popülerliğini burada da aramak mümkündür. Ancak her yerde olduğu gibi burada da içerde bir aristokrasi vardır ve bana göre bu aristokrasinin en tepesinde Led Zeppelin yer alır.
İsim tercihleri ise bu duruma delice uygundur. İngilizce'de kurşun bir zeplin gibi yere çakılmak diye bir deyim vardır(Lead Zeppelin: Kurşun Zeplin). The Who'nun davulcusu Keith Moon'un "Siz bu kafayla giderseniz kurşun bir zeplin gibi yere çakılırsınız." uyarısından yola çıkarak bu ismi kendine çeken grup, her an yere çakılabilecek ama her an uçabilecek bir türe uyabilecek en iyi ismi almıştır.

*komik bir şekilde ilk defa oturup ciddi bir şeyler yazıyorum galiba. çok ciddiye almayın gene de*

Led Zeppelin davulcusu John Bonham-Bonzo-ın inanılmaz gürültülü, adeta bir gök gürültüsü andıran davulu o dönem belki de her dönem için dehşet vericidir. John Paul Johns inanılmaz müzik birikimi ve güçlü basları bass denen enstrümanın bu türün belkemiğini oluşturacağınun sinyalidir. Müzikologlara göre dünyanın yaşayan iyi, tarihin gelmiş geçmiş en iyi ikinci(birinci Jimi Hendrix) gitaristi Jimmy Page'in gitarı imzası olan Gibson Les Paul'ün ilk yapılış amacına aykırı görkemli tonları ve bir tanımlamaya göre gitarıyla sevişmesi gitarda yeni bir çağın başlangıcıdır ki kendisinden sonraki tüm büyük gitaristlerin ilham kaynağıdır bu kvır saçlı, çelimsiz ve karanlık abi. Robert Plant, kendi tanımlamasıyla Sarı Saçlı Tanrı, ise sesi ve şarkı söyleme tarzı taklit edilemeyecek büyük bir yetenektir. Ses aralığı çok geniş olmamasına rağmen tonunun taklit edilemezliği, sesiyle sevişmesi ve bu sesin Jimmy Page'in görkemli gitarıyla yarışı onu gelmiş geçmiş en iyi ve özgün rock vokali yapmaya yeter de artar. Dehşet verici bir gürültüyle gelen bu grubu büyük yapan ise bu dört görkemli sesin birbiriyle inanılmaz bir uyum içerisinde olmasıdır. Page ve Johns'un mistisizm ve mitoloji ilgisi de onlara şarkı sözleri için inanılmaz bir kaynak oluşturmuştur.

Rock' Roll'un Led Zeppelin özelinde bana hissettirdiklerine gelirsek... Genel anlamda çok sakin bir insanımdır ben, ancak duygularımı çok yoğun yaşarım. Bu yaşadığım duyguları sanatçı olmayan bir sanatçı ruhlu olarak-tanımlamaya bak pehhh- çeşitli sanat eserleriyle birleştiririm. Güçlü olmak, sert olmak, bir şekilde hayatımın yolunu belirlemek için çabalarım. Bu yüzden bir taş olmam ve hiç yuvarlanmamam gerekir. Olduğum yerde durabilmem, ne olursa olsun etkilenmemem gerekir. Entelektüel takıntılarım-kendimi entelektüel diye tanımlayabilecek bir noktada değilim- da işin içine girince içimdeki zehri ve karanlığı akıtabildiğim, müzikal açıdan beni tatmin edebilecek ve dahi hayran bırakacak, bana güç verecek bir türe; hayatımın arka planında çalacak, ait olamadığımı düşündüğüm bu çağın-bu da bir ergenlik bunalımı olabilir tabi- da soylu yetenek ve seslere sahip olabileceğini inandıracak bir türe olan ihtiyacımın yanıtıdır Rockn'Roll ve Led Zeppelin.

Sevgiler...

not: galiba ilk defa ciddi bir yazı yazıyorum. yazdığım yazı daha önceden okuduğum incelemelere, izlediğim belgesellere ve kendi şahsi düşüncelerime dayanıyor. dolayısıyla kaynak araştırmadım bu yazı için ayrıca. oturdum ve yazdım. eğer bir hata yaptıysam özür dilerim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder